………….
AŞKLal olurdu dillerimiz,
Gözlerine hapsolunca yarin.
Konuşurdu belki gözlerim/gözlerin
Lakin
Aşk vardıysa edep de vardı,
Ümit vardıysa korku da vardı.
Sabır da vardı.
Biz ki dokunmadık mahreme,
Sevdiysek içimize hapsettik,
Sabrımız bir ibadet alevi…
Ve eyvah!
Eyvah ki ne eyvah!
Edebimizden giremediğimiz sokaklardan/kafelerden,
Daha bilmem nerelerden çıkmıyor çocuklarımız…
Nasıl da saldık onları/onlara acımadan.
Biz ki Lut’tan korkardık
Mahreme dokunmazdık/dokundurtmazdık.
Şimdiyse doğup büyüdüğümüz sokakların,
Yabancısı biz olduk.
‘amca ateşini versene’ diyen çocuk,
Edepsiz, aldırışsız kızlar ve oğlanlar.
Kızlar ve oğlanlar…
Kızlarda sövüyordu artık.
Ve yanlarından geçen amca;
Başını sağa sola çeviriyor,
Dahası ‘mahalle baskısıydı’
Yeni bir kavramla tutsak almışlardı bizi.
Ellerimiz ve dillerimiz bağlanmıştı.
Dokunsan elle taciz, konuşsan sözle taciz.
‘Özgürce’ yaşıyordu çocuklarımız (!)
Özgürce okulu asıyor, özgürce sigara,
Özgürce esrar…
Ve özgürce öpüşüyorlardı ergenler.
Oysa gizliden olandır
aşk.
Ulaşamamandır,
Uzaktan sevmektir
aşk.
Gizemdir, hüzündür, gözyaşıdır
aşk.
Korkudur
aşk.
Vuslat hayalidir,
Vuslat değildir
aşk.
Çün bu yüzden Allah;
Gizli yakarıştadır.
Gizli gözyaşındadır.
Çün bu yüzden bu
aşkHiç bitmeyecektir.
Bizki Lut’tan korkardık,
Mahreme dokunmazdık/dokundurtmazdık.
Selahattin CANSIZ