Anılar an oldukça eskiyormu sanıyorsun
iki elim kan olsun saramıyorum
boş sayfalara çizebildiğim
adına
aşk dediğim
iki bedene çok ayrılığın
Acıtıyor tadı yanlızcalığın
dudağında kekre bir tat
Ölmez kuru yerde yatanlar
şavkı vurduğunda gözümün köküne
Senin geleceğine inandırdım yüreğimi
ellerimle kanattığım gülleri saydım
365 saat çekti bütün günler
Kiminle kesişecek şimdi
yolu karanlıkta ki kelebeğin
oysa göklerimiz nasılda gürledi
bin yıllık
aşk delice
aşktı
çantanı alıp her gidişlerinde
yerine kimi koyuyorsun
her şey seni hatırlatırken bu evde
beşiği olmayan bu oda kimin ?
geçmiş yıldırımların aksediyor cama
benzemiyor hiç bir şey sana
suyun tadınımı yitirdin sen
yada ben savaşların
yağmur damlasının damdaki susu
ağacın ağlaması
taşın üşümesi
duyuyorum oysa bir sürü sesi
biliyorsun
artık bir cehennemim
bütün hilelerini de
sende benim en aşağılık hallerimden haberdarsın
oysa hala bir sürü tuzaklarda kuruyorson
bazen seni kaybettiğim de oldu
aşıkların da oldu biliyorum
zamanı oyalamak lazımdı belki
tenin şımarmalıydı
sonuç olarak
çok cesaret gerekti
yaşamak ama yaşlanmamak için
artık ne çok zaman yanımızda dolaşıyor
hastalıklar, nezleler
asıl tuzak belkide buydu
aşıklar silahı bıraksın artık
Biliyorum erkenden ağlıyorsun sen
bende bazen yırtılıyorum sonuna kadar
artık sırlarımızı dahi saklayamıyoruz
görüyorsun
tesadüflere bile küsüz
derelerden korkuyoruz artık
hani denizlerde boğulacaktık
ama hep aynı şevk
iki yanım
kızılca sabahlardan cehennemlere kadarım