Abıkevserden tadacağını zanneder,
aşk-ı ateşe düşen adem.
Şahenşah edasıyla doğrulur, şahbaz gibi kanatlanır her dem.
Kevserin bir damlası yeter, sonrası ise her gece ayrı bir matem...
Dağdar olur, nice dağvari koç yiğitler.
Elemler içinde kıvranır da, ekdara düşerler.
Dilbere yanarlar, darülharbde gibidirler.
İbretlik olurlar Ferhat gibi, Mecnun gibi, Kerem gibi aleme.
Kabahati vurulmaktır, kadir kıymet bilmeze.
Leyla'dır kimisi, kimisi Şirin'dir, Aslı'dır o zalimlerin.
Enhar gibi coşarlar,
aşk vadisinde, gönül yatağında.
Rikkatsizdir tümü, rad edasıyla gürlerler, şimşeğe dönüşürler.
İnsaf bulunmaz onlarda, sevmek ne bilmemişler...
Yakmışlar anca, her çınarı küle döndürmüşler.
Abıhayatı esirgemişler, közü toprakla söndürmüşler.
Nuristan'da nurefşan misali her yanı nurani etmişler önce,
Maf etmişler sonra, mafat olmuş o ülkede nice alkın.
Aşikare
aşktır bu, sevilmeden de sevmektir, gelin bir bakın.
Külfeti neymiş bu zarar-ı
aşkın, dilerim sizlerde tadın.
Divanece dolaşsanız tüm diyarı, bulamazsınız ben gibi divaneyi.
Eşar gibi okundum, eşcar misali yeşerdim, ester gibi inat ettim.
Gayya düşmüş gibi yandım, güfte sanılıp bestelendim, söylendim.
İnsafı yokmuş hiçbir ayperinin, sakız ettiler dillere, çiğnendim.
Letafetinden hiç usanmadım, bu yolda yürüdüm, ömür çürüttüm.
Didarım gördüyse didarını, bakakaldıysa öylece suç benim mi? Desene!
Elin elime değmeden hissettiysem tenini tenimde, ne yapayım? Söylesene!
Nadanım kabul, suçsa bana seni sevmek eğer.
Echelim öyleyse, kaşılıksız sevmeme karışma yeter.
Dilşad hep sen ol, daimi kalmaz burculuğun, bir gün senin de biter.
İlkay kalırım sanma, yalancı ışık olduğunu unutma.
Ruhsarın solar elbet, sen sen ol ebediyet arama.