//
aşkı yaşayan ve yaşatan bilir
gerisi seyircidir... //
Hasreti isa
bir şarkının lâl makamında başlıyor masal
düşlerim ölüm döşeğinde
düşük yapan bir kadınla aynı ranzayı paylaşıyor ömrüm
ve karaya gün düşer
aşk acısıyla yüzleşir
tabutların taşıyamayacağı kadar birikir günahlar
kime sorsam dilsiz
köz yangına dönüşür
bütün fotoğraflarda kan lekesi
yalnızlığa açılır yaralar
acılara tanıklık etmekten gözler de yorulur
gülüşünü solduran bir kızın hüznü düşer kaldırımlara
sökülür yuvalarından iklim kuşları
aşk bu yüreğe ağır geliyor usta
bir silah sesi çığlıklara böler geceyi
uykuları kanar çocukların
kırk kulaçta vurgun yer balıkçılar
bana duvarlarla konuşmayı sen öğrettin
sen öğrettin gölgemle buluşmayı
tenim rengini bırakır martılara
yağmura yakalanır ateşe tutunurum
aklım firari
çürüyen bir şeyler içimde uçurumların suladığı
kalbim hayata akmasını bilmeyen bir ırmak
bu beden benden tanrıya son adak
bir fahişeyle sevişirken ağzımda süt kokusu
saatler ayrılığa ayarlı
bütün rüyaların önünde k/alın bir siyah perde
bu yalnızlığı azaltmanın bir anlamı olmalı
ancak ağrı'nın yüzü ağardığında
salabilirim kanatlarımı suya
dölleyebilirim denizle kendimi
aşk acısıyla yüzleşir
senden çok uzak bir kıyıda bulurlar cesedimi
isa inan