terli bir akşam arası içtiğim hayatın soğuk suyundan
üşüdü sıktığım avuçlarımda son ateş kırıntıları
isli duman artığı
kirli bulaşıklar kazan kaldırıp halay çeker rafta
od ile iç geçiren kötü yola düşmüş bereketin topuk dikeni
güneşin alın terinde kuruyan kurşuni yalnızlık serilir
zülfikar'ın kılıcında sallanan güncenin bayırından aşağı
ay puslu geceye saklanmış gizlice ilk sonatında
ki;
yükledi azığını sırma dişli karınca sıska kollarına
görünce eylül böceğinin kadavrasını kuruyan bataklıkta
hâlâ ambarımızda açlık gurultusu varken
aşka
uzatırsın ellerini
aşk yağan iklimlerin lodosuna
kulaçlarına yel olur gözlerine kaçan toprak
bir elinde geçmişinden sürüklediğin daram(tik)yazın
ayağına tökezlenir albatros dümeninde ki kanca
engin gönlünde çığırtkan imdat
gece terlemesi geçirir yüreğin/ albastı yaşar gözlerin zindanı
ekliptiğin iki yakasında hasret yakarken amazonlar
tam- tam sesleri çınlanır sol yanda kaynar kazan
kuşdili konuşur buluta çarpan zodyak
oğlak dönencesinde çeker yağmurda ıslanan şafak
susku zamanı aşererken huzura yeni gün
aşk arası dinlencesi
sevgi burçunda güneş yeniden doğacak
ve
tertemiz aşın kaynadığı bitimsiz duyguları kaşıklayıp
acıktıkça cüzine bandığımız ömür rafında ciltlediğimiz mavi
Ümmü AŞCI
(ÜMA)