Ateş toprağa düştüğü zamandan öte
hep yanar dururmuş
taş zindanlarda alev alev...
Adem babamız o elmayı tattığından beridir
şeytan kaç asırdır aldatır
ihanet eder...
Meryem hâlâ bâkire
ve O'na ahitlik vermeyenler
nasıl inkâr eder
onca gerçeği
Havva anamız Adem babamızın kaburgasından düştüğü
vakittir cihan üzerinde
aşka ilk masal düşmüştür
aşk hâlâ bâkir tadılmayı bekleyen muzice
ona inanan insanlar zor bir karakıştan geçerler
baharı beklemek demek
usul usul toprağa sarılmak,
çimlenmektir sabırla
sonra nisan
aşk fidesinin avuçlarına yavaş yavaş
güneşler serpiştirir
göğe açılan her bir ele
sonra mayıs görülür uzaktan...
Tarih koca muazzam tablodur önümüzde
kâh ibret alırız bakıp
kâh bazı tekerrürleri görmeden yaşarız
acısıyla ...tatlısıyla...
hayatın dallarında usulca serpişen meyveleriz
kimilerimiz dalından düşer
arkamıza tohumlarımızı bırakırız
bilirizki biz şairler
şiirlerimiz her harfi asılıdır o ağacın dallarında
bitmeyen sonsuz seremoni
ve hep tatarız Adem babamız gibi yasak elmaları
bazen
aşk çok sızı
Aşk kalbe hükmettiğinden bu yana
şair sızlanmaları vardır ayaküstü diremelerle
hırslarımız hep kazanma yönünde mi?
ama bilirim muazzam bir kevgirde döver insanı
eler...elem verir ...feyk eder
kimisinde çizer isimlerimizin üstünü
adımız sevdalı kalır
ve gömülürüz bir avuç toprağa
"sevdalıyı nasıl bilirsiniz?"
buz şahrem şahrem bölünüp eridiğinden beridir ki;
aşk kışın toprak altında büyümekte
nisan bereketli sularını verir
ve gülümser güneşle
mayıs başucunda masalları okumaya başlar;
aşk ayaklanır toprak üstünde
hep sen/sürmanşetlerim