-I-
mürekkep kanar
uzun bir masal başlar
/soluksuz...
firar-i militandır sevdalar
esaret bedeli göze alınacak
koyların limanında demir atmakta...
gecenin elleri çoğu zaman kadındır yıldızları süpürürken gökten
ve erkeğin kalbi şimal yıldızı gibidir yönünden sapmayan
mavi gözleriyle şiir yazan kadının draması vardır sevdada
yanarken yürekleri
aşkın narından, harından
yanarken gözleri özlem içinde yârından
sızılı ırmak gibidir zaman
önüne bizleri katan
bir kirpiğin eğiminde çağlayan
yüreğimize menderesler bırakan...
-II-
yorgun cuma akşamıydı
nasıl anlatsam bilir misiniz
dökülmüş eteklerime ocağın telaşlı mavisi
ve gözlerinizi su gibi içmiştim gördüğüm vakit
siz sessizce oturuyordunuz köşenizde
bilin ki şimdi bu duygular içimde
saklı kalemi içten fethetti
bilin ki şimdi
(c)isimsiz/im
...
günler telaşlı koşuyordu şubata
omuzlarımda safran rengi çeyizlerim eskiyordu
odamda elma kokusu hafif ekşi, ciğerlerime işliyordu
ve resmin nabzımı bir saat gibi kenara koyuyordu
yaşıyordum sizsiz
takvimin yırtık köşelerinde
yeditepeki vuslat yakıyor
şubata giderken ocak gözlerimde ağırıyor
bilin ki sessiz/im
yırtılan günlerin arifesinde
katık/sızım
sana gelirim diye
ya da sen gelirsin diye
şiirler yazıyor
mavi gözlerimle
bel ki yırtık
aşk ayetleri
ebruli...
-III-
güneşi öpmek ne de çok yaktı dudaklarımı bilir misiniz
sizi her gece ay çarparken
ben derme çatma odamda yıldızlarla ayine dönerdim
şehrime kazablanka beyazında karlar düşerdi
en çok çatlamış tenine ve
gamzelerinin çukurlarına düşerdim
...
şehrime kurşunlar düşüyor
kanatlarımdan adının kamçılı yalanları
...
nasıl anlatsam bilir misiniz
dalga dalgaydı gözleriniz
içerken yudum yudum
ben en çok sızılı bir yanını sevdim
hüzünbaz çiçekleri açarken
aşk ayetleri dökülürken
...
sırtı şişmiş sandal vardı denizde
öksürmekten nefesi kesilmiş
şehrime haylaz yağmurlar düşerken
radyoda içli bir şarkı
arka fonda kurşun sesleri
kesilmişti kanatlarım
aşk ayetlerinin mavisine
nasıl suya düştüm bilir misiniz
ebru gibi parçalandım
dağıldım
suda ağlamak gözyaşlarımı gizlemedi
sen üflerken denizime
-IV-
kifayetli bir cümlenin damarlarında
en kifayetsiz yerinde dağılan zamanın rivayetleriydin
düşlerimde seninle hasbihal eylerken gökteki yıldızlara
ve yorgun şubat vaktiydi
zemherinin kapı eşiklerinde şarkılar söylediği
üfleyip korkuttuğu, çiçeklerime d/okunduğu
nasıl korktum bilir misiniz
bir
aşkın sirâyeti omuzlarımda parçalanırken
adının saklı y/anları, yangınları çıkarken
nasıl gariptir zaman
düşleri birbirine katan
bir kipriğin eğiminde çağlayan
yüreklerimizde menderesler bırakan