dökülen yapraklara inat, sonbaharda
bir canlılık hissedebilmek yüreğinin derinliklerinde…
sıcak akıp içini ılıtan sıcak su gibi düşlerinde,
el ele tutuşarak yürüyüp ayrılmadan,
romantic bir filme sonuna kadar bakabilmek,
saçlarını bel bel örmek,
seninle gülüp seninle aglayabilmek,
aşk, bu olsa gerek…
ve sarhoş olup düsünceye kadar içmek,
yalpalanarak, sallana sallana yürümek
geceleri balkonda yıldızları seyretmek,
kırmızı şarap eşliginde danetmek
Tatlıelma’yı yanıma alıp,
boynuna sarılmak, öpmek,
aşk, bu olsa gerek…
bazen ormanlarada serseri gibi öyle yürümek
mesela avazın çıktığı kadar bağırabilmek,
apazladığın toprağı rüzgara vermek,
Halaza tarlalarda yürüyüp,
çimlerde dinlenmek…
soğuk bir pınardan, birmaşrapa su içmek.
Saklambaç oynamak,
bir gün doyasıya yatakta uzanmak,
işe gitmemek,
aşk bu olsa gerek…
elinde sepet alışverişten dönmek,
mutfakta, yemek pişirmek, sevişmek, …
ağlamak gülmek, serbestçe gezebilmek
el ele hiç konuşmadan sonsuzluğa doğru gitmek,
ask, bu olsa gerek…
08.11.2012 – Bad Vilbel – Gece – saat 02:23’de