iki yataklı hayallerimizin, divane sabahlarında başlar hikayemiz
sen farklısındır artık uyanmak için,
ben abartıları sevmem
tüm kafiyelerde ki redifleri bulma çabasındayım...
dön demek kolay olmaz bize
ki güvey ruhlarımızın barınma vakitleri çoktan geçmişken
yürek eşiğine oturmuşluğumuzun eskimese de yeri
çok zor,
kaldıramaz
aşkın refakatçi hali
yol boyu pansiyonlarda bir durak içmişliğim var seni
İstanbul rengi erguvanlarla, tüm bej sevdaları çekmişim sineme
tek sen duyamadığım bir renkte,lâl bir koku
koklayamadığım bir bereket yağmuru gibi,
ıslandıkça ıslandın yüreğimde..
düşkırıklarımın alıcısı benliğim,dik başlı olmayı öğrendim
hangi tiyatro oyunundan kalma bir eserdin ki,
oynayamadan alkışlandın
ben yeni koşmasını öğrenmiş bir çalıkuşu sanki,
dalımdan bir yeşil olsun,tek senin olsun isterdim
esrik bir
aşkın huzurlu senfonilerinde duyuyorum ismimizi
hor görülmüş bir masalda , çizgi karakterlerini seçiyorum ,
yüzümüze uydurulmuş
özgürlüğümdeki tüm menevşeleri unutsun diye gözlerim,
körebe yaptım kendimi,
rolümün âcizliğini unutuyorum
biz
aşk yorgunu,değiştik mi dersin, anlatmak için ikimizi?
kapalı nefeslerimizi açığa vurduk mu,anlamak için?
izâhsız yalnızlığımızın şeffaf bir dokusu yok hiç
ayrı bedenlerin tutkusunu fısıldıyoruz yüreğimize
kulakları sağır eden bir
aşk yolculuğu bu
ayrı odalardan aynı gökkuşağına bakmak gibi seninle
öylesi yakın bu yolculuğumuz..
tüm çizgiler öğretir seni bana ,bir yol hizasında
ışığa doğru yürümelerim hep sendendir
sen bir şehir gibi kucak açmışken bana
ben gücümü resmediyorum ayak bastığın yollara