Zamana baktım çok üzgün,
benzi soluk çehresi hepten süzgündü,
bulut arkası saklambaç oynuyordu, bir doğup bir batan güneş,
kara bulutlar kümelenmiş, havalar çok soğuktu,
tabiat sırılsıklam olmuştu, zıpladı denizdeki tüm balıklar,
sırılsıklam aşık göz misali, yağmurdu evrenin yere düşen gözyaşları.
Gayriihtiyari birden dağlara baktım, tepesi beyaz karlı,
ağaçlar üşüyordu, karlı dalları yere sarkmış,
beyaz gelinlik giymişti ormanlar,
pek sulu gözleri vardı, yaprak yapraktı karlı yeşili,
sular dere tepe poz vererek akıyor,
her engeli aşarak akıyordu sevgilisi ovaya,
bununla yetinmeyip, gerçek adresi denize akıyor en sonunda.
Allah vergisi muhteşem doğa, resmen dans ediyordu,
eşlik eden edene, bu dans çok özeldi,
çünkü her şey beden bedene,
gökkuşağını gören hava, deniz, kara coşmuştu,
kıskanan orman, dağ, dere, tepe vb ne varsa,
onlar da katıldı bu cümbüşe hiç üşenmeden,
renga renk kelebekler beklerken , hoş gelecek ilk baharı,
sıcacık havayla yeşerdi sevda umutları,
aşk ile kıpraşırken kalpler.
Karakış henüz geçmişti ki, bir mesaj gelir doğal mı doğal,
kır çiçekleri açar, gelinciklerle süslü,
kuşlar öter, kuzular yayılır alabildiğine,
sevgililer kaynaşır, mevsim ile oynaşır gönlünce,
kan kaynar, gözler oynar, yanaklar al-al olur;
aşk düşerken kalpten kalbe.