saat
on ikiyi vurduğunda
kapanır
cehennem karanlığına açılan
derme çatma kapılar
iki güvercini
göz yaşlarından
öperim
ay ışığı aralar
cennetten pencerelerini
mavi gölgen düşer yüzüme
teninde
deniz kokusu
alır beni kendimden
ılık ılık esen
meltem rüzgarların
bilinmedik
ıssız bir kıyıya bırakır
çilekeş ruhumu
kırılır kanatlarım
işte ondandır
alışkanlıklarım
aşkı
sensiz yaşayışlarım
aşk arayan
yürekleriyle
iki martı konar
göğsümün sol yanına
sokak yorgunu
kalp atışlarını dinlerim
gözlerin gelir aklıma
onlar olmasa
ben bu karanlığı
nasıl deler geçerim
aşk pınarım
canım
kanım
nefesim
aşk şarabını
yalnız senin elinden içerim…
Tarık SASAOĞLU