bitmez artık yalnızlığının harlı alevi
ilk mevsim çiçeklerinden kalanlar da eklendi
güz harmanına
çimen yeşilini görmeden
bekleme bülbülün sesini boşuna
alıp götürdü güneşi dünya
büyütür çiçeğini sende/ kıpırdamaz yerinden gece
dikilemeyen sökük,
birleşmeyen parçalarla, yap boz oyunu her şey
kendine sakladığının ağırlığında eziliyormuş insan
göldeki nilüfer içindeki mevsim
aşı tutmuyor yabandan
savrulup gitmiş tohumların hepsi
gurbet ki,insanın içindedir daha fazla
dillenmeyen
aşk gibi
hem mızrap hem tel olamazsın
yüreğine basar, ağlayan tamburun sesi
uyanıyorsun o oluyorsun
içine onla doluyorsun
bir kanat açımı gidemiyor içindeki kuş
silkelenmek bir inkâra bakar oysa
her yolun bir başı bir sonu olduğudur
olmuyor ama olmuyor kolayına
her şey çok zor/ çok denklemli
ne zaman dönmeye kalksan geri
iki kişilik hüzün getiriyor rüzgâr
sonra gülüşü düşüyor aklına
onu düşünmek iyi gelmiyor sana
deli mi oluyorsun ne !
böyle tek başına gülmelerle
sevmek delilik /delilik böyle sevmek
bir körlük ki, baştan ayağa
kalbinde duran bir göz/ün ağırlığında
sebepsiz kederlerin ağı sarıyor seni
sonradan gelen gayesizik ve bomboşluk hissi
kısacık yaz yağmurlarında, toprağın suya hasretliği sanki
hatıraların eli yakanda
bahtiyar olmayacaksın hiç
genzinde bir
aşk zehri kalacak hep
bir daha diline değmeyecek, evvel kanarak içtiğin su
önünde/ giremediğin özgürlük menzilinin ufku
göğünü biçen hüzün bulutlarından
durmadan, yağmurlar yağacak gözlerine
tazelenemeyen sevinçlerin ardında
çocuk düşlerin havalanmayacak bir daha
sonu gelmez, uzun bir yolculuğa çıkıyorsun
böyle sevmişsen /güz çıkmazı sokağındasın
kolayına çiçeğe durmayacak, bahçendeki ağacın
böyle sevmişsen /azalacak can suyun
çağlayanlar gibi akmayacaksın
günle geceyi dokuyacaksın ellerinle artık
eğer böyle sevmişsen!...
Hâdiye Kaptan