Sahranın ateşi sönüyor gönlümde.
Mahşer-i hakikat bu, doluyor sineme.
Sevdanı gönlümde nedir kavuran?
Aşkın mı yarını hasrete adayan?
Alışık değil nabzım böyle bir mateme.
Nur cemalini görmek mümkün mü söyle!
Devrildi Kisra Sarayı senin nurun ile.
Şimdi yoksun ya Rasül, neyleyim bu alemde?
Bir tahammül daha kalmadı hicrandan.
Aştım diyar-ı masivayı varamadım ravzana.
Aşk kumuyla tutuşmuş bir bedevi gibiyim.
Yandım ey Şah-ı Rasül söyle sensiz neyleyim?
Kafeste çırpınan bülbül umursar mı şeb-i yeldayı?
Tutsak kalmış bu mücrim sebep görür
aşkını.
Kızıl çöl güneşiyle şahlanan bir od gibi,
Divane olmuş gönül, arıyor gül Nebiyi(s.a.v)
Körüklenir durur
aşkım katmerleştikçe yıllar.
Virane gönül söz dinlemez, sonsuz olsa da surlar.
Kelimeler lal kalır, taşar bu deli efgan.
Yakar sensizlik içimi, başlar sensizken hüsran.
Ecel kuşu kanat açıp yamacıma konmadan...
Beyaz örtü canım alıp boş tabut da dolmadan...
Hicranınla uyumayan şu gözümü yummadan...
Vuslatını tez erdir, son namazı kılmadan.