_1_
Çocuktum
sofraya şifâ olsun diye sevgide konurdu
kaderin kucağından sıyrılıp
sürünerek toplardım kesinleşen hükümlerini yazgımın
_2_
İçime taht kuran heves ile el ele
büyüyordu çocukluğum
büyürken de
masumluğu silgi pisliği gibi atıyordum yüzümden
sadece
hızlı tren misali film şeritleri geçiyordu
çatık kaşlarımın ağırlığıyla
yorgun düşen gözlerimin raylarından
y/önüme, arkama, sağıma, soluma
saklayamadığım tek merak
rıhtımında beni bekleyen
aşkın
kimliğinde soyadımdı
_3_
Ruhumu çikolata fabrikasına salmışlarcasına hırçındım
zamanın orta yerinde
çektiler bileğimden ellerini
ki başım düşse yaşım kaldırıyordu
koluna girerek bedenimi
döküntüleri arasında bulduğumda kendimi
şehrin caddesinden karşıya geçen
yalnızlık abidesi
işte o anda
son sürat hızla gelip
aşk, çarptı soluma
nabzım saniyede bilmem kaç kez havalandı pistinden
aşkın şişesine çarpıp içine düştü kalbim
sarhoşluğumdan
aşk kokuları
döküntü gece kondu gibi
üflense nefesime
rüzgârından yıkılırdım olduğum yere
_4_
Sabırdan daireler çizip
çizdiğim dairede dönüyordu firakım
açtım oysa
sevgiye
sevgiliye
anlamına renklerin,
avuçlarına ellerin,
külüne ateşin,
ömrüme bereketin
gönüllü kan bağışı yaparken yâr'in yüreğine
içten içe sarkıyordu hücrelerim
aşk lekesini bulaştırırken tenime
'Kaç sürgün yiyecektim cehenneminden.'
kim bilir
mekruh suçlar yuttum
aşk içtim bağını sormadan
_5_
Yağmurun köprüsü henüz inşâ edilirken gözlerime
altından geçen sığ yalanların şiddetini bilsem
meşale yakar 'uğruna ölümleri' arar mıydım
yan odalarında sevdanın
kapılırdım seline nehirlerin
hiç haketmeyenler için bedenimi
susuz bırakanlar için ciğerimi
balıklara yem ederdim
Şiir!
şaşırma gittiğin yeri
pusulası
aşk olan bu dehlizin
vardır elbet bir sahili