Akşamüstü çal, tahta kapımın gümüş tokmağını
Irmağı kurumuş ellerinle
Ses verme
Teninin kokusunu
Penceremden getirsin rüzgâr
Ellerimden ayaklarıma düşsün, siyah beyaz fotoğraflar
Yeninden
Bir bülbül ölsün
Yüreğimin üzerindeki güle
Sarı başakların isyan çığlığı ile köpüren,
Zamansız başı vurulan düşlerimin eşliğinde
Yağmura, kuşlara ve eylüle ihanet eden
Aşk dolsun gözlerime
/sahi, sen neden geldin ki
yalnızlığıma tünemiş ruhumun sokaklarına /
Yüreğime sıçradı bir şubat akşamı
Kar üzerindeki serçe kanı
Tahta valizime yitik anıları işleyip geldim
Saçlarımdaki
aşkın kirini yuğman için
Tenimin kokusuna b
aşka tenler karıştı
Seslenme rüzgâra
Uzak şehirlerin kıyısından baktım
Yıldız çocuklarını etrafına toplayıp kirlenmemiş masallar anlatan
Ay a
Ahşap pencerenden, seninde baktığını bilerek
Buğday tarlalarından beyaz gelinliğimle geçtim
Yağmuru içtim
Kuşlara ekmek ufaladım
Eylüle isyan ettim
/dedim ya
yüreğime sıçradı bir şubat akşamı
kar üzerindeki serçe kanı
b
aşka bir ten tenimi severken /
yüreğinde ölmeye geldim...