sen
uzun bir hikayenin son satırları gibi akarken gözlerimden
tüllenen hâreleri vardır yüreğimin
peşi sıra teninden
ettiğin ahlar okunur
aşk cezbede vuslat kokarken
kirpiğinin çizdiği dairelerde
dönerek sönen bir ateş belirir
nazarlığı dişil bir korkuluk kafesinde
çemberin kaldığın en boğucu yerinde
yakamadığım kadı’erimle
bakmadan, ısın gözlerimin cehenneminde
sen çilekeş
ben serkeş
gölgelerimiz ant içer ahirli dünyalarda
aşk nefesi görünce
vecd ile hasrete bin secde
bilinir ki
ne
aşk'a varılır
ne
aşk'tan kaçılır
senin sevginle beşer şad iken
o zaman vaktidir
halkalanan kemiklerin zikri
aşk aşk diye