Dert yüklü kervanım uzar kıvrım kıvrım
Gamlı başım paratoner sevdalar yıldırım
Acı ciğerimi deler
aşk deşer baldırımdan
Çelmeler hasretin doğrulsam kaldırımdan
Tek mutluluk kaynağım sevgi dolu sesin
Söyle bana ey sevgilim ses ver neredesin
Bir kerecik bir kerecik daha görsem seni
Giyerek geliversen bana o yeşil elbiseni
Daima tek benim olsan intihar etse hüzün
Ağlamadan ebedi iftihar ile gülse yüzün
Kükreyerek püsküren yanardağlarım sönse
Yokluğunla duran dünyam varlığınla dönse
Bir boru çalınıp uyansa tüm heyulalar birden
Ve bütün mevtalar dirilip kalksalar kabirden
Uğruna savaşırım hepsiyle üstüme yürüseler
Hatta çırıl çıplak bedenimi yüzüstü sürüseler
Keskin kayalarda kalsa vücudumun kabuğu
Her hücrem ile hissetsem dondurucu soğuğu
Ardından çarmıha çivileseler duymam esef
Milyonlar adedince oklarına edilsem hedef
O hedeflerini vuran okların her biri var ya
Aldığım gelmiş geçmiş en parlak madalya
Ne üzülür ne feryad eder ne de dövünürüm
Ölümüne sevebilmekten ancak övünürüm.
Ben ölümüne severken hala nedir seni tutan
Sevmek nedir bilmeden sevdim demeye utan
Yazarın Notu: Okşandıkça parlayan kemikten bir tespihtir
aşk ellerimde.
O eşsiz pırıltılarıyla zümrüt pırlanta yakut ve elmas kıskanırlar onun makamını.Her elime aldığımda tüm varlığımı titretir ilahi ilhamdan aldığı kudret ile.
Birer birer çekerken adedinin hududu sır gibi saklanmış tanelerini, her seferinde bile bile yudumlarım ikram ettiği zehirli şerbetini..