«Ol!» der, olur bir anda,
İnsan ki, imtihanda,
Her şeyin başıdır
aşk...
Vahyin bütün haşyeti,
Peygamber’i saranda,
Sadra akışıdır
aşk...
«Oku!» Rabbin adıyla,
Muhabbeti Kur’ân’da,
Nûrun çakışıdır
aşk...
Kâinâta sığmazsın,
Gönlünü dolduranda,
Kulun gözyaşıdır
aşk...
Sonsuzluğa doğarsın,
Rahmete daldıranda,
Bir cemal düşüdür
aşk...
Derdin ağyâra deme,
Şifâ var baldıranda,
Âşığın aşıdır
aşk...
Bir ah çekip düşersin,
Perdeyi kaldıranda,
Hakk’ın ataşıdır
aşk...
Hâlden bilmez Hallâc’ın,
Kalemini kıranda,
Ezel sarhoşudur
aşk...
Bıçak gibi gölgeler,
Güneşe saldıranda,
Hüznün yoldaşıdır
aşk...
Mevlânâ düğün etti,
Katına aldıranda,
Vuslat yokuşudur
aşk...
Yalınkılıç eserdi,
Yavuz’um Çaldıran’da,
Îman savaşıdır
aşk...
Bir dilberin gözleri,
Kalbi
aşka duranda,
Çöllerin kışıdır
aşk...
Akıl nereye gider?
Ey güzel çıldıranda!
Kimin sırdaşıdır
aşk?..
Yalınayak baş açık,
Leylâ’yı bulduranda,
Yıkılan kaşıdır
aşk...
Gece-gündüz Şirin’miş!
Ferhad dağı yaranda,
Kaderin taşıdır
aşk...
Bazen nâçar kalırsın,
Fırtınada, boranda,
Pîrin bakışıdır
aşk...
Bu nasıl bir cezbedir?
Yâr hatrını soranda,
Kadirî, Nakşî’dir
aşk...
Bir hasretin destanı,
Cilvesi var aranda,
Anne telâşıdır
aşk..
Öpüp öpüp, kokladı,
Hırka dosta varanda,
Üveysî işidir
aşk...
Bülbülün figanıymış,
Gülleri solduranda,
Kanayan döşüdür
aşk...
Yûsuf yüzlü bir rüya,
Züleyhâ’yı yoranda..
Edebin hoşudur
aşk...
Bir mızrağın ucunda,
Gördüğünü vuranda,
Ne kadar Vahşî’dir
aşk!?.
Servet Yüksel