Bana hücum etti
aşkın askeri,
Sarıp kalb kalemi, içten fethetti.
Aşkın bayrağını diktiler sura,
Kendimi kaybettim, bakma kusura!
Aşk yolu açıldı gam diyârına,
Maşuka kavuşmak kaldı yarına.
Ne bilsin, deryayı
aşka dalmayan,
Aşk denen sultana köle olmayan.
Bunu bilmez
aşk şerbeti içmeyen,
Onun çetin yollarından geçmeyen.
Aşkla yaralanan, hep ağlar, gülmez,
Başına gelmeyen,
aşk nedir bilmez.
İlâhi lütuftur bu
aşkın nârı,
Resulün kalbidir
aşkın pınarı.
Aşk, âb-ı hayatla dolu deryadır,
Resulün kalbi de ona membadır.
Aşka düşen artık kolay ayılmaz,
Bu yoldan geçmeyen insan sayılmaz.
Anlar mı hiç
aşk acısı tatmayan,
Masivâyı kalbden söküp atmayan.
Acep duymadın mı şunları ey cân?
Niçin oldu Veysel Karani çoban?
Kays, niçin Leylâ’ya meftun olmuştu?
Aklını kaybedip mecnun olmuştu?
Niçin gönül verdi, Ferhat, Şirin’e?
Atıp külüngünü kıydı serine?
Niçin ahu figân eder bülbüller?
Tomurcuk açmayıp, nazlanır güller?
Pervane, ışığa niçin can atar?
Niçin gece kandil, durmadan yanar?
Niçin Züleyha o hâllere düştü?
Kadınlar kınayıp ona gülmüştü?
İnkâr etmez bilir, bu hâli zahit,
Onun bu
aşkına Kur’andır şahit.
kaynak-dinimizislam