Naif bir anne baba tohumuydu ama,
Kibirliydi gül.
Etrafındakilere tepeden bakacak kadar,
“Size inat gelecek kış
Karşı dağın zirvesinde açacağım,
Beş metre kar altından çıkacağım”.
Diyecek kadar.
Enerji doluydu, dört mevsim yaşayacak kadar.
Çok güzeldi gül.
Canlı cansız hayranları çoktu.
Onunsa, kibirden görecek gözü yoktu.
Seviyorum deyip, ortaya atılan nice gönülleri yaktı.
Kış ayında yaşayan bir güle,
Bir kar tanesi aşık oldu,
İmkansızı bile bile…
Güzel güle vurulmuştu,
Yanmıştı, kavrulmuştu,
Dünyası gül ile kurulmuştu.
Anlatmaya çalıştılar tecrübeli olanlar,
“Yapma dediler, yaşamıyor ona gidenler
Gülü seviyorum diyenler”.
Ancak onsuz edemezdi,
Aşk, imkansızı dinlemezdi.
Vakit geldiğinde,
Bütün sevgisini bohçalayıp çıktı yola.
“Açın etrafımı, sizle birleşmeyeceğim”
Diye, haber saldı sağa sola.
“İşte bir deli daha dediler”,
Etrafını açtılar,
Sağa sola kaçtılar.
Umut taşıyarak, sevda taşıyarak,
Karanlığı yararak geliyordu güle.
İmkansızı bile bile…
Birleşme anı;
Kar tanesi için candan,
Gül için sıradandı.
Daha yaprağına konar konmaz,
Gül sıcaklığıyla, onu da ölüme itti.
Ve sevdalı kar tanesi,
Gülün yaprağında eriyip gitti.
Bir hikaye daha bitmişti.
Kar tanesi;
Diğerleriyle birleşip çok olmaktansa,
Gülün yaprağında, yok olmayı seçmişti.
Halit Gültekin