nerede bir dağ görsem,
sıradağlar olmak geçer içimden,
aşılamayacak kadar yüksek, erişilemeyecek kadar uzak
bütün endişelerden arınmış, korkuları geride bırakarak...
seyretmek gün boyu, yamacımda rüzgar dalgalı tarlaları
ve her gece adımlamak, ay ışığının açtığı o sonsuz yolları...
-Sıradağlar olmak geçer içimden diyorsun ama biliyorsan söyle bana
var mıdır "Ferhat" korkusu saklamayan bir dağ, yalçın zırhının altında.
..,
bazen bir kuş görürüm,
kuşlar kadar özgür olmak geçer içimden,
üşürken ellerim, ne zaman kanat sesi duysam gökyüzünde
birden dağılır zincirlerim, binbir karanfil açar yüreğimde...
birinin adı hayal-öteki umut, iki bulut arasına salıncak kurup
kuş diliyle türkü söylemek, dünyanın dört yanından tutturup...
-Kuş gibi özgür olmak geçer içimden diyorsun ama söyler misin bana
hangi kuşun özgür olduğunu, sıkışmışken binlerce avcının namlusuna.
..,
bazen bir rüzgar eser,
acıları öğüten değirmen olmak geçer içimden,
tozuna alınteri ve gözyaşı karışmış, ocaktaki kömür karasını
ve bin yıllık toprağında, kökünden sökülmüş zeytin ağacını
ve yürekteki yangını öğütmek geçer içimden, sokaktaki kanı...
sonra bir ölüm gibi,
susmak geçer içimden, sadece susmak ve dinlemek susarak
içimde patlayan dağları, yanan kuşların kanat sesini, korkarak...
.....
-Aslında sen "
aşk olmak geçiyor içimden" diyorsun.
Söylemesen de ben anlıyorum.
Çünkü
aşktan ölüm bile korkar ama sadece
aşk korkmaz hiçbir şeyden.
Bunu herkes gibi sen de çok iyi biliyorsun.
"İnsana, memlekete, sevgiliye...."
Cevat Çeştepe