kimsesiz bir yarının elçisiyim.
aynalara bakamadım korkumdan.
yüzleşemedim kendimle, kayboldum yalnızlığımda.
sahte gülüşleri takıp yanaklarıma , sensizliğe alışamadım.
aşk, süslü kelimelerle örülü bir söz değildi yanımda.
sandık lekesine düşmüş, bir ince oyalı göz nuruydu.
örerken , kendini yok ettiğin,o olduğun, bir şeydi işte,
gurbetti gönül ikliminin hüznünde.
şimdi kaçarken, edebiyatın sarhoşluğuna.
ilk okuduğum kitabın kokusunda belirdi gözlerin.
alnımdan düştü ilk tel saçım, ölümde belirdi (ömer) edasında.
sorma yalnızlığımı kimselere sorma,
buzdağının kendisine sor yanlızlığı,
taçmahalın avlusundaki güzele sor yalnızlığı,
ya da samarranın kandillerine sor ecdatın hasretini,
ya da git kabe kuşlarına sor, yaşamak ne acımış en sevgiliden sonra...
göle maya çalan kalbim, sensizliği doğursada karın ağrımda,
bir yamalı bohça
aşklarım senin sırtında bilirim,
yorulduğun yerde seslen ne olur ben taşıyayım onu,
atma sahipsiz topraklara verme gurbete beni,
ellerimdeki kınaları, saçlarımda taşısamda kurban, edalı sevdam sana...
balıklı gölün esmer dilberi geceye göz verse de,
ateşler ibrahimi saatleri yakıyor olsa da hala kibrinden,
suya hasret gönüller serçe olup uçsa da nil'e
güz günleri, katran karası maileri yaksa da kelebeklerin kanatlarında,
ince oyalı mektuplarım var, safran gözlerine...
ninni ezgileriyle göm beni kalbine,
papatyaların gölgelerinde sev beni,
hüsn-ü
aşk eyle bab- esrarına,
salma sınırları mayınlı irtica-i müebbetlere,
ben beklerim nazlı hasretim,
aşk sabırda başladı benim için sana...
selçuk bozdağ/2009 çekmecenin tozlu raflarında ses bulan şiir/gaziantep