Duydum ki aşıkmışsın, doğru mudur de gönül?
Aşkına ispatını bilsem, desende gönül?
Aşk; kömürü, yakuta çevirme sanatıdır
Harı düşen ateşle kavrulmanın adıdır
Kanadı kırık kuşun, yanık ağız tadıdır
Harı ile kavrulup yananlara sor gönül
Gördüğün rüyaları hayırlara yor gönül
Ferhat dağları delip, mecnun çöle karıştı
Nice aşık bu yolda can vermeye yarıştı
Yolun sonu menzile, meşakkatle varıştı
Aşkın ulvi yoluna girebilmek zor iştir
Yüreği duman eden ateşten yürüyüştür
Bir ben vardır, diyordu Yunus; benden içeri
Yol alıp bulmadıkça olunmaz gönül eri
Sıyrılıp gafletinden bulmak için cevheri
Şems ile karanlığı delip geçebilmeli
Haktan gayri ne varsa silip geçebilmeli
Aşk; toprağa karışıp yeşerebilmek demek
Benliğinden sıyrılıp haddini bilmek demek
Dünya denen kurumu gözlerden silmek demek
Gafleti perde perde çekmiş isen gözüne;
Semadan oluk oluk nur yağar mı özüne?
Acemi aşçı eder sofraya gelen aştan
Usulsüz girilen yol alır akılı baştan
Şeriatsız tarikle yenik çıkar savaştan.
Bu rıza kapısından geçirmek için başı;
İtirazsız kabulle dizilir temel taşı.
Aşığın çok kelama ihtiyacı yok gönül
Öğütür de özünde, azı olur çok gönül
Hele de boş laflara fazlasıyla tok gönül
Gördüm ki şu sıralar fazla kelam edersin
Lafla peynir gemisi yürütülür mü dersin
Ağır gelir sözlerim bilirim gücenirsin
Ehline gitmeyince neyine güvenirsin
Hak emrini bilmezsen, haybeden tükenirsin
Boşa kürek sallayıp kendine etme zulüm
Girilmez bu kapıdan olmadan asla ilim
Sadık olup bu yolda Hakkın rızasını seç
Takva ile ihlasın mana eşiğinden geç
Haddini aşan sözden, çalım etmekten vazgeç
Dem olup akmadıkça içindeki közüne;
Benzemiş de ne olmuş , sözün aşık sözüne
Etme kendine zülüm germe beni de gönül
Boynunu büküp yere, günahkarım; de gönül.
Haziran 2013
Yazarın Notu:Aşkın ateşiyle yanınca bağrın
Sözlerin kül olur, eseri kalmaz
Kalbinde ismi, dilinde çağrın
Sinende dünyanın eseri kalmaz
6 Haziran 2013