Kıblegahtır ahım
Kalbimi burkan hasretidir derdim
Bu hal ile nasıl arzumelalime umut bağlarım
Çaredir gözyaşım, kalbimi firkate ram eden figanım, sabırdır ilacım
Ne kadar bilmiyorsam
Ben denen kafeste eriyip, esaret yaşıyorsam
Ruhuma vurulan prangaları görmezden gelip, hala gülüyorsam
Nasıl el açarım, iltica etmek için yanarım, çelebinin endişesinden ne anlarım
Hangi denize nazar etsem
İçimde ki canavarı görmekten çekinmeyi bilmesem
Nefsimin her hevesine kol kanat gersem, aklı ve izanı uğruna hasretsem
İradeyi ne yaparım, hesabın adından nasıl korkarım, haşyeti hala ne sanırım desem
Zanlımıyım, mahtülmüyüm
Dilegelen her ithamın aynasında ki zatmıyım
Emin olmaktan niye korkarım, bahane içinde yaşamaktan hiç sıkılmaz mıyım
Lahzanın eşiğinde, nefesin müddetinde, mizanın muvazenesinde nasıl ayıp halde kalırım
Yare yürümek sevdadır,
aşk-ı vuslattır
Ne kadar cehlin varsa, her gidabın içinde boğulan can olunca yaradır
Nefsini tanımayan, sırrını tutmaktan sıkılan, aklını hisleri için zil çaldıran zavallıdır
Kapın çalınmadan, ecel nefesini almadan, umutları kurutmadan ruhuna kulak vermen icmaldir
Annenin duasını al, ceddini hak say
Kuş nasıl ürkekse, kalp inşirahı zaruretse hassasiyettir nazar
Kalp taş kesilir, ruh bizar edilir,nefes katledilir, izan afat içindedir nerde şiar
Sabırdan korkma, kanaatten sıyrılma, edebi hiçe sayıp pişkinliği marifet sanma ezadır
Mustafa CİLASUN