Yürek soğukluğunun yanında,
Zemheri ayazı nedir ki?
Akşamın kızıllığı geceye döndüğünde,
Ve karanlıklarla örtüştüğünde,
Çıkarsa Dolunay,
Gözler ister istemez yakamoz arar.
Arar da, yakamoz bir yana,
Ne yaslanacak bir omuz,
Ne de candan öte gördüğü yoktur yanında,
Gözlerin de, ellerin de bomboş.
Sıçrayışlarda kırılan zamanlar gibi,
Havada kalmıştır her şey.
Ve işte o zaman; hayali
Siyah bir geceden ibaret kalan
Semasında parlayan tek bir yıldız görür,
Ve hiç sönmemesi için belki de dua eder.
Ne var ki, gün ışıdığında o da gizlenirken,
Kuytuların en kuytusunda,
Göz yaşının kurumuş tuzudur yanağındaki.
Bilmez ve anlamaz der usulca,
Rüzgârda yankılanır sesi ve yine yüreğine döner.
Acılarının onarımını zamana bırakır,
Ve zamanla sallayarak uyutur özlemlerini,
Tıpkı, yarım kalan
aşklar gibi,
Tamamlanmamış şarkılar gibi...
Uzanan ellerindeki boşluk değildir,
Hesabında hesapsız kaldığı...
Bilir ki, veren el, alan elden üstündür.
Buruk bir boyun büküşün eşliğinde,
Adımların geri geri gidişi, bir hicretin başlangıcı,
Ve kendine dönüşün ta kendisidir.
Gözler yaşlı, Gönül yaslı da olsa...
Seven, karşılıksız sever!..
Beğenen ise, karşılığını bekler!..
Aydın
Ist. 03 OCAK 2011