eskidikçe alışır yürek acılara
ay mavisini çaldırdı sularda
sensizliğin içinde yaşıyorum cinnetimi
aşk çevremde çemberler çiziyor
çocukluğumu bir gece yaya geçtiğimden
bedenimdeki boşluk çabuk büyüdü
o kadar yalnızlığıma yağdı yağmurlar
alacakaranlıkta
göğe yükseldi umutlarım
sen umutlarımın arasından akıyordun
köprülerde koca güneşi yüklediler sırtıma
enseme tarihin kirli sayfaları yığıldı
hep acıları giydirdiler üstüme
karanlık geçit vermiyor
atlarım aç
ıslak bir zeminde uyuyor hayat
sen fırtınalardan önce çekerdin isyan bayrağını
dalgalar denizine dönerdi
kuşlar yuvasına
sen ve ben kalırdık açıklarda
kim ağlatır bu çocukları
kim gider sebepsiz yere ölüme
herkesin gözlerinde
aşktan bir kara leke
sözcüklerin bittiği yerde başlıyorsun sen
araladıkça geceyi
ayrılıklar girdi içeri
avuçlarında örselenen tomurcuğun solan rengi
karaya boyuyor
firari gidişleri
pusuya yatan gözlerinin kıskacında
mağlup oluyorum hayata
denizlerle birlikte eşkalim asılmış dalgalara
buzdan oyuncaklar yapıyormuşsun sen çocuklara
bezden uçurtmalar
kül rengi akşamlar düşmüş payına
mızrabımda soluklanıyor sözlerin
türkülerin çıkıyor dağlara
dudakların acıların kışlasında suskun
yağmalanmış düşlerinin ortasında kalmışsın bir başına
aşk yenilmekmiş kendi yalnızlığına
İsa İnan
yirmi sekiz ocak iki bin on