aşk yok demiştin de
yattığım dünden birden uyanıvermiştim
ilk yaprağı düşmüştü hazanın
alnımda bir rüya sönmüş diğeri yanmıştı
bütün alârm zilleri çalmıştı usumun
beynimin kıvrımlarında saklı güller açmıştı
kokusu yazmıştı ruhuna
aşkı
bulanık sevdalardan akıp gelmiştin
diyeceğin sözleri gizlemiştin hep
kalbinin kapısının ardına
giriş çıkışlar yakmıştı ışıklarını sevginin
ellerinle toparlamıştın kelimeleri
dökülüp saçılırken gönül heybenden
şahlanmıştı bir beyaz at
savurarak geleceğe mavi yelelerini
izin vermemişti gerçekler
ne bulutlara çıkmaya
ne de yeryüzüne yeni tohumlar saçmaya
düş çiçeklerim esrik havadan
sarartmıştı yapraklarını
ruhumun aynasına eğilip bakmamıştın
nasıl görünüyordu uzaktan
aşkı inkâr eden resmin ölüsü
gitgide ırayan yağmur damlalarıyla
azalan kar tanecikleri gibi
sevdasız kalpler oldu mezarın
orda açmadı pembe beyaz çiçekler
geriye döndü yelkovan
aşkı çalsa da saatler
vakit geçti!..
09. 10. 2014 / Nazik Gülünay