Geceye ve yüreğine bir ateş yakarak
İliş aydınlıklar içerisindeki dirimselliğime
Kaçtıkça insan, korkuya düşer gölgesi
Bir aşağı, bir yukarı izler rastlantıları
Zaman ki, topraksız sularda düş sağanağı
B
aşka seçeneğimiz yok, izleriz rotaları
Unutma ki, en çok geceler ışıtır yıldızları.
Sevdanın tozlanmış aynasına bakınca
Tanımlamaları eksik hesaplanmış ayrıntılarda
Yağmur düşer, fırtınası bildik efkârına.
Sığdırdım kimi hüznümü, buğulu odalara
Dönüşümsüz bir dünya döküldü dudağımdan
Sınırlarım sabit, düşüm ovalara daldı
Sıra sıra dağlarda yorgun adımlarım kaldı.
Her gelgit rüzgârında, çıplaktı orman soluğum
Uğultulu bir rüzgâr al yalaz sevdamı üflerdi
Yaram akbaba pikelerine açık, belki ölüm gerekti
Öyle bir hayat ki, zor da olsa yaşamalısın
aşkı.
Her sevda zehir zerk eder, ilençli yüreklere ansız
Bitmeden yolumuz acıyla düşeriz nesnel yalnızlığımıza
Değişimleri ararken, yalnızlığı yaşar bütün simyacılar
Avluda ışık, bardakta rakı, mahzende şarap dinlenir
Şehir yorgun,
aşk sarhoş, bağlar gün dönünce yenilenir.
Sis çökünce denizlere ırmakları kutsar yüreğin ezgisi
Sel suları götürür, karanlık düşler günü gelince köpürür
Bir kargaşanın tam ortasında açıverir rengârenk laleler
Aşk zamansız da yaşanır, korkuların kucağında dillenir.
Selahattin Yetgin