taneler haline dönüşmüş
akıyordu benliğim
bir sır gibi sakladığım
artık gerçek bir sırra dönüşmüş
karanlık bir toprağa ayak basmıştı ruhum..
yok, bu ben olamam! dedi benliğim
hayır, hatırım için gömülemez bir çiçek
ve anlamıştım artık,
imkansızdı
aşka akıl yürütmek,
imkansızdı onu anlamak
dinlemek ve gerçeğini, özünü;
öğrenebilmek..
bir tane daha bulabilmek için
ağır basan bir duygunun kölesi olmuştum,
gönlüm artık göçebe bir kuştu,
hangi sudan içtiği hiç önemli değil,
çırpınırdı kanatları sıcacık kumlarda
sırf temizlenebilmek için;
arınırdı kendi pisliğinden b
aşka bir pisliğe..
aşka akıl yürütmek imkansızdı bu gece
düz bir gerçeği anlamayan bir zihin ile,
yol almaya benziyordu;
yol aldıkça kayboluyor,
bir adım daha yaklaşıyordum bilinmezliğe..
sonunda,
kendi düşlerim olamayacak kadar
sınırsız bir yere ulaştığımda
büyük bir kayanın hem üzerinde
hem de içinde gibi hissediyordum kendimi,
konuştuğum yaşlı bir baykuş oldu,
en az bir insan kadar zeki bir yaratıktı
bilmiyorum, belki de kendini gizleyen;
çok güçlü bir varlıktı,
gece karanlığı iyice çökmüş,
kayanın içi,
dışından daha soğuk bir hale gelmişti,
öğrenebilmek uğruna
öğrenmiştim yalnızlığı da,
şimdi o kayadan çok uzaklarda,
bir tepenin üzerinde duruyordum,
ve hala akıl erdiremediğim bir şey vardı
bir damla su gibi bir şey
içilesi ama,
içildiğinde içinden bir parça olunası;
gerçekten bir damla su;
hayat yolunda
kırılası umutlar ardında yaşayan insanlardan,
onların zavallı hallerinden,
her gün birbirlerinin benzerlerinden oluşan bir
ordudan,
silahlarından,
tehditlerinden,
kelamsız uzanan kalemlerinden ve
asla varolmayan hayretlerinden sıkılan bir hayatı tadarken,
içimde oluşan bir kuşatmayı dile getiriyordum sadece,
akıl sır erdirilemeyecek bir kuşatma,
son noktayı koymak gibi,
bir damla su gibi bir şey..