aşka dair ne varsa
armağan ediyorum sana
birlikte yürümek için ebedi yollarda
becerilerin
aşkımızın tacıdır
geçmişin acılarını ansa da
biz birlikte kaç bulanık nehir gördük
gördükte boşu boşuna üzüldük
akan bulanık sular duruldu
nehirin suları durulunca
her şey gün gibi aydınlık oldu
bilirmisin hüseyin senin
aşkına
nasıl vurululup bir görüste sana tutuldu
kipriklerin üzerinde ki geniş alnına vuruldu
kapanlara tutulup geceleri
yorgun yorgun ağladı...
nisan çiçekleri gibi acmağa basladı birden
haberler getirdin,
sevdiğimiz gökyüzünden…
parlak yıldızlara yazdın kendini
kurtararak gecenin sessizliğinden,
aşka dair ne varsa hepsi alen oldu
baharla birlikte yürekler
ormanlar gibi özgür oldu
yorulmusuz biz bu yolda giderken
yoksa davranmıyor mu insan
geldiği gibi içinden...
aşka dair anlar yaşıyorum
içimdeki yendiğim korkularımla
tarifsiz akşamların sarhoşluğu arasında
gözlerime uyku girmiyor
gece yarılarını bulsada
yakaladın beni sen beni
en onulmaz anımda...
kederleri yasakladım kendime
aşka dair güller ektim
gönül bahcemize…
oturup dinlenmek isterdim
kimsenin görmediği şehirlerde
bahsedip sana yıldızlardan
fala bakmak için
fincanda kalan kahve artıklarından
göremiyorum ama hissediyorum
bazen sözlerin darbe yapiyor
sevismenin sarhoşluğundaki
ter kokularından,
hareketli dakikalardan,
mechule dönmüş kanlı zamanlardan
akıyor her şey
aşka dair
bir bütün olarak yarınlardan
telefondaki telasından
aşka dair ne varsa
yazalım kimseye aldırmadan,
2007, Mayıs, Darmstadt, Almanya
Hasan Hüseyin Arslan