Islık çalardık samimi çocukluklarda.
Ağlardık birbirimize sığınıp…
Özlerdik kirlenmeyi nisan yağmurunda.
Daha telefonlar yokken, incecik seslenip,
Oyuna çağırırdık ellerimizi…
Kırılmazdık o zamanlar küslüklerimizde.
Yapayalnızken çok başınaydık çocukluklarda…
Hududa bölerdik oyun alanlarımızı,
Ama ayırmazdık sevdalarımızı…
Komşu bahçelerin umutlarına dalardık.
Gülümsemek işten değildi,
Akan suyun önüne avuç avuç toprak atardık…
Aşka dair gözyaşlarımızla tanıştık evvela,
Büyümeyi özlerken, kırılgan çocukluklarda.
Saklambaç köşeleri, yerden yüksek kalmış sonra…
Saklanalım derken nasıl da kaybolmuşuz!
Özlemeyelim derken, nasıl da özlem dolmuşuz…
Bir çocuklukta, son kez uğurladık birbirimizi,
Silmeden, yüzümüzde o eskiden kalma gülümseyişimizi…
Bir tatlı
aşk masalında bıraktık gözyaşlarımızı, sevdalarımızı…
Belki bir gün büyümekten vazgeçer zamanlarımız?
Ne dersin, mutluluğu kapsar mı bir gün tanımlarımız?
Seni bana hatırlatır ara sıra, en çocuksu yanlarımız,
Kırılmayan, güneş ışığındaki anılarımız…
Ve şimdi elvedalara sarılı,
Bir zamanlar, birbirimize sarılı kollarımız.