Aşk Şiirleri

yoksa
düşer miydi kıssamızdan
asma dalında salkım

yazılır mıydı bu kadar
ısırgan ayrılık
olmasaydı bize
aşrı aşrı vuslat

ah bre göğsüm
yutkunduklarımızla mütemadiyen
hasreti daim
kederi mutlak içimizin

ben "hazin(r)an" de'yim
sen de ki "Temmuz"
öyle ya da böyle yakarca aylardan
gitti gideriz dönülmeze
yok gözümüzde ecrin resitali

artık
kim nasıl yaparsa yapsın tasvirini
iki muttasıl yürek
ve fakat
iki munfasıl canız seninle
bitti mâi demlerimiz
(ç)öl büyüdü hayat sandığımız ırmak

perçemine sırlı harflerle
mevcut gramerinden
bulup görmenin fiilini çekse de bazı şair ağabeyler
kalmadı be hey
geçti iki dirhem bir çekirdek
surûrla yaşamak

söküldü günibrişim salıncağımız
ahşap evlerin tavan arasında paslandı nice fotoğraf
dağıldı sudaki halkalar
hışırtısı otların teker teker
sustu pürüsüz fısıltısı
toprağıyla beraber yitti sırtımız ağaç
ağır kurşun bir kalp kriziyle
düştü sol elimizden begonvil
olmaz adam an eskisi
gibi mutlu huzur mavisi
ve sıcak

değil akça sabah alaca akşam
yüzük derisi
içten içe dökülen nefesimiz ucu yanık kâğıtlara
dudaklarımızı yakarken acı tütün
orta yerinde daüssılanın
ki gecedir bu
kirpiğimize düğümlediği feryâd ötesi yaşlarla
kıyamet saçlı bir vakit
Ay kucağında solgun sarı
ölü çocuk ahh billah

acıya acıtan dolgu
soruyor ayakları yerden kesik birileri
" nedir böylesi hâl aslı öğrenilsin
safir lapisi bakışlarınız neden kayboldu "
söylesek anlarlar mı adam
kapılar taş kilit
odalar boş ser sefil
küse teslim dört mevsim ritmi bozuk
aah desek ki dahası
kuşmar burası
soğuk ve ağır metaller eşliğinde
siyanür oluk oluk

fikrimizi inkâr yüreğimize ters
sığ düşüncelerin vahası zorba kentlerde
ol rivayet
ömrümüzün arta kalanı
bak
sen orada
kudretinden yoksun gülüşün
ben burada
omzu düşük serçe mezarlığı
döne dolana hüznü arşınlıyoruz
kül kokulu yalnızlık ve gerçeğin sancısıyla
kaderi tersine çevrilemez noktası konmuş
sakat bir şiirin gölgesinde ter boncuk

oysa
bi'zaman
çıldırgan rüzgârlar
taşımadan iliklerimize değin ah be ahı
döşümüzdeki hâr'a
dile...

...