Yeşilin soyunup
renkten öze döndüğü günde
serin bir sevinç arıyor gözlerim
halı olmayan çıplak oda içinde
deniz kabuğundan aynaya bakıyor
Girit kadını
patiska perdeler ardında
tuz ihtiyacı teninde saklı
maviden çıkış yok
gökyüzünü en iyi görebildiği yerde
deniz kıyısındaki güneş bahçesinde...
Yağmura susamış sarnıcın şiş karnı
rüzgara aç öksüz yeldeğirmenleri
ara sıra meltem esiyor ya
işte o vakit bir sevinç geliyor,
değirmen ve ağaçların dansı bu yüzden...
rüzgarım benim
rüzgarın benim
Acıdan boş kalan yerlerimizi
aşka iğneliyoruz
elleri pamuğa, tütüne yatkın kızların
saçlarına çiçekler taktığı
çiçeklere saçlarını taktığı
ovalarda...
Bir daha bırakmasın diye
aşka iğneliyoruz yakamızı...