dön pervane gibi dön
hayatımın gülü
senden ne kaldı geriye
kirli yırtık sayfada
karalanmış üç beş kelime
dökülen özlemi
mısralarda sana ait
yer yer tanelendi
öbek öbek büyüdü
vicdanımda suskun zerreler
ter ter döküldü
anlımdan damlalar
gözlerim kurudu
yüreğim çağlayan gibi
aktı derine sızlayarak
görmeden kimse
kaldırsaydı başını
kum tanesi kadar
belki severdi sahilde deniz
umut olurdu yanlızlığa
yakomoz yansımaları
elin eskisi gibimi şimdi
sıcak sade senden öte
yine varmı yüreğin elinde
dudaktan öte
sakide bade
kendi dilinde
aşk kimi suskun
kimi titreyen
el üşümesi sıcaklığı
yada çatlamış yara sızısı
sen kahreden devşirme
dağ yemişleri tadında
bir çerçinin heybesinde olan
ve buğday tanesiyle alınıp
paylaşılan
kah şarkısı çocuk dizeleri
yada mutluluk çığlıkları
kirli çamurlu ellleriyle sevecen
köyün arka bahçesinde
yıkılan sevişmler
destur deyip deyip
ihtiyar sesinde
utangaç bakışlar
ve ceylan kaçışlar
aşka isyan