***
Aşk, işlenmiş bir cevher; keza boyunda urgan
Aşk, hareli yüreğe sürülmüş bir ısırgan
Ölümsüz, bedensizdir; yakada soyut rozet
Ey nefsimin Sahibi ruhumu
aşkla kabzet
Bilirim Hak katında
aşktır yalnız doğurgan
Bilirim güzel olur, saf sevgiyi soğurgan
Meşk-i ilahi ile Mevcudat ezel, ebet
Aşkınla kodlanmıştır; başlangıçtır muhabbet
***
Aşkı âşıklar yaşar hakikat divanında/n
Bihaber olan değil, şahit olanlar yazar
Marufa dokunmadan sadakat divanında/n
Bir nebze tadabilen yayar kutlu bir nazar
Aşk; içimde su gibi çatlatır sarp kayayı
Gökyüzünde yay çizer "Samanyolu" adıyla
Her dilde, her ülkede, hatta gecede ayı
Nakşeder dimağıma doyulmayan tadıyla
Aşk, korkmaz kasırgadan güvenli bir yol arar
Bazen buruk mutluluk yansıtır zülüf-kârdan
Uzak durur kederden, ruhu mutluluk sarar
Aşk olmazsa kalemler kara yazar efkârdan
Gönlüne ateş düşen, bulutlardan aşağı
Düşerken, yıldırımlar, resmini çiziktirir
Ufukta birdenbire oluşan gök kuşağı
Işık demetleriyle ismini çiziktirir
Çocukken başlayınca yağmur, dolu, sağanak
Sığınacak yer yoktu ıslanırdım üşürdüm
Kıbleden gelen yelle kapkara bir boğanak
Toz- topraktan geçerek çamura dönüşürdüm
***
-Yapay bir kaybolmuşluk içinde yapay hürdüm
Ve yüklenip dağları gönlüme dağ düşürdüm-
Güneri Yıldız (Elazığ, 04.05.2012)