Keşke derdim kula açabilseydim
Bilirim anlamaz yaralar beni
Aşkın bâdesinden içebilseydim
Bulmazdı attığım naralar beni
Sevmeye hakkın var öyle dediler
Seviyorsan durma söyle dediler
Sevdik sonra şöyle böyle dediler
Ayrılığa yazdı kur'alar beni
Kerem olduk söylemedi Âşıklar
Dalga geçti
Aşk bilmeyen düşükler
Kırmızı kesildi yeşil ışıklar
Az kaldı yerlere sereler beni
Yağmur gibi ince ince işledim
Hicran durağında vuslat düşledim
Ömür baharında gönül kışladım
Sardı dört bir yandan karalar beni
Dağlarıma karlar yağdı çok erken
Yaş otuzu aştı gülüp oynarken
Onbeş yıldır bugün yârındı derken
Olmayan arzular pareler beni
Herbir dalım kurumaya yüz döndü
Ağaç kökten çürümeye yüz döndü
Palandöken erimeye yüz döndü
Coşmuşum eğlemez dereler beni
Kerbela gibiyim çölde suyum yok
Zalim umut olsa şükür payım yok
Yusuf gibi Zindandayım, kuyum yok
Yakup'un gözüyle göreler beni
Aşkın çobanıyım dava güderim
Yâr olmazsa ben bu canı niderim
Canan diyarına göçer giderim
Artık eğlemiyor buralar beni
Sükûti kendinden bilir noksanı
Bekler yaratandan nice ihsanı
Dervişi, Âlimi, Ehli irfanı
Acep hangi bab'da sıralar beni.
SÜKÛTİ