Ne bana günaydın diyen
Ne de Akşamları güneş denizden çekilirken
Çığlık çığlığa günüme veda eden.
Ne mahşerine yorulduğum
Ne de sularında dans ederken burçlarında boğulduğum
İstanbul’um yok benim.
Sabah neyse, akşamda aynı
Bir dağın zirvesizliğinde, diplerdeyim.
Gördüklerim;
Canların topraktaki sessizliği
Taşlara ağlayanların kimsesizliği
İşte bu,
Katışıksız manzaramın tek resmi.
Şairliğim yaz dese de nafile
Ellerime vuruyor
Durağanlığın soğukluğu
Yüreğimin İstanbulsuzluğu
Güneş neyse o,
Nerde İstanbul’un sıcak nefesi
Şöyle un ufak eden geceleri...
Seni ararken, sokaklarında kaybolduğum…
Nerde yok ki, bir İstanbul’um
Burada bırakıldığım yerdeyim
Döne döne, yine bendeyim.
Ucu bucağı, kaçarı göçeri yok
Her yerde aynı ya gözlerim,
Yorulmuyor ne duygularım, ne bedenim.
Avuçlarımın içinde şiirlerim
Bu yüzden olacak
Kimseye “çare” demiyor kalemim
Aşkıma İstanbul lazım
Şöyle dökülüp saçılsam koynuna
Sürünsem, yalvarsam
Düşen ben olsam ayaklarına
Yalnızlığıma çaresizliğime
Tuz biber olsa “İstanbul” sokaklarıyla da
Yüreğim vurdukça taşlarına
Şairliğim de dize gelip, şiirine sarılsa
Sayıklamış olduğum İstanbul ama
Aradığım bir dil, bir nefes aslında.
Şairliğim sustu…
İstanbulsuz sen
Bir hiçsin/yoksun/ mısralarımda…