Her gözyaşı kendi ırmağında boğulan bir hüzün zerreciği, her sancı kendi slâytlarını izleyerek avunan bir coşkunun içlenişidir.
Oturup gecenin gölgesine
Yaman bir ağrıyı geçirdim hüznün kalburundan
Ruhumu ayaklandırdı varlığın
İpekler kendi oyasına gizlendi
Geceyi çeyrek değerlerle arşınlayan zaman
İç sesini dinleyerek yokluğuna gürledi
Bir zaman hapishanesi yüreğindeki coğrafya
Ve sen
Bir mihmanın cenderesinden geçerek
Bizi içine gizleyen odaların
Aşka çıkan penceresinden
Gelişimi izliyor
Ellerinin alevini yüzüme sürmek için
Saatleri sayıyorsun
Arama beni çok uzaklarda
Çoğul bir iç çekişin arka koltuğundayım ben gülüm
Arşınlara böldüm hoyrat geceyi yokluğunda
Hüznün ıslak çayırlarında dans ettim
Sınama gücümü sevdam
Yokluğunda serseri bir mayındım
Sen yokken ben hüznün çayırlarında özleminle güreştim
Yangın duvarlarını tırnakladım yorulduğumda
Sağım solum hüzünken
Ben hep özlemine sobelendim
Sensizliğin pencerelerinde çok geceledim
Dudağımdaki titremeleri mi soruyorsun
Onlar varlığının gülücükleri gülüm
Onlar içimin en hazin coşkusu
Bakma gözlerimdeki bulutlara
Gelişinin dualarıyla yağmur gibi dolan avuçlarıma
Yokluğunu çıkar yamalı heybenden haydi
Nasırlı parmaklarınla dokun üşümüş yanaklarıma
Sona erdir sürgünlüğümü
Sokulayım gövdenin saçağına
Bilesin ki yar
Onulmaz bir sızısın sen can evimde
Usançsız öğünlerle gülümsersin tenceremde
Sen soframdaki tahta kaşığım
Sen göğsümdeki doyumsuz yutkunuşum
Gönlümdeki en asil sorgulanışsın
Tüm bunlardan sonra konuşsun sessizlik
Kapatalım sınanmış bekleyişlerin kapılarını
Aşkımıza kefil olsun geceler
Sesinin sarmaşıklarıyla çık gel ülkeme
Eşkıya ezgileri olsun istersen dilinde
Çık gel gülüm sırma bakışlarının aleviyle
Savur varlığımı okyanus ötelerine
Göm yangınımı efsunlu sesinin ölümcül külleriyle
Selahattin Yetgin