(I).
ölümü tavaf ederken gece
kaç yıldız düşürür toprağa...
paslı yara dem atarken zamana
pıhtılaşmış kum saatindeki akıntılar
içimdeki seni avuçlasaydın keşke
dakikalar sensizliğe vururken
aşkın aforizma babları
sığınak olmuyor
ıslanıyorum...
...
sevmeseydim şehirleri
terk etmeler zor olur muydu
sürgünlerimde
...
şimdi kıyamet b
aşka
ateş burda toprağa düşüyor
şimdi kıyam et
aşka
(II).
çivilenmiş gölgemi güneşe astığımda
siyahın tutsaklığını kıracağım düşlerimde...
eşruh tutulmaların döllendiği karanlık
göğün sinesinde zaman
aşka velud ve biçimsiz
ve yakıyor ortalığı amansız vakit ki
hangi sür ayetleri okunsa parçalanan retinalar
gölgelerin kanı çekiliyor sabrın döşüne tuz basılırken
d/okunan aryaların s/esinde
seni kaç kere terk etsemde aslında kendimi
gölgelerimi mıhlamaktı ıssız zemheride
çürüdü bulutlar, su cemreye değmeden çürüdü
gözbebeklerimize yaş düşmeden
aşkın aforizma babları sığınak olmuyor
mülteci düşlerime,
kapısızım ve dışlanıyorum
...
sevmeseydim şehirleri terk etmeler zor olur muydu
sürgünlerimde bütün ruhlar islenirken
içimdeki senleri sayabilseydin ya da görebilseydin
seni içimde ne çoğaltmışım katıksız
ben hangi şehre sarılsam metanetli bir gölgenin
ayaklarımı balçıkladığını nasılda bilirdim
kulağıma ilişirken paslı şarkılar
ölümün repertuarlarını ezbere bilirim
isyan çiçekleridir k/adının olmadığı yer
bazen kırılmış notaları hep cebinde biriktirirsin
nefesi tüketilmiş iklimlerimizde
bir parça mavidir umutlarımız erirken buzullarımız
aşkın aforizma babları şimdi değiştirmiyor renklerimizi,
bilki kirleniyorum ve suçsuzum
...
Tanrı sevap ve günahları avuçlarımıza dökmeden önceydi
kalu beladan gayrı
biz bilirdik cehennem ateşinin sadece ahirette harlanmıyacağını
zembi fani dünyada da ateşin bûrhana inanmayanları yakacağını
bir zaman bükülmesi ki
ahir zaman gelirken zerdüşt nefesin çığlıkları birikiyor
zaman putları kırarken hepimizi eritiyor...
(III).
yerle yeksan bir akşam
dudaklarının s/us paylarına mühür vuruluyor
göğ(s)ünden seken kurşun
kanadı kırık türküler bırakıyor iklimime
burada şimdi yağmur yağdı
bulutlar yorgun ve umarsız
ya(yıldılar) göğ(s)ümün üstüne
senden çoktan sürgün yemiştim
bil ki
aşkın aforizma babları sığınak olmuyor
bu yok/oluşumda
...
sever misin şehirlerimi, sokaklarımı bilir misin
ışıklarımı, sancılarımı...
içimde seni avuçlasaydın keşke
sensizliğe vurulurken, çivilenirken gölgeler üzerimde
tıkanırken saat gözlerimde kaç ceset bırakır ceplerime
ben kaç kez öldüm bilir misin sessizliğinde
ben hep senin ceplerindeydim
yerle yeksan dakikaların
senle cepken ölümlerimde
...
sevmeseydim şehirlerini terk etmeler kolay olur muydu
yitik denizimin eftel(yası) vardı görürdüm
menevişlenen köpüğün üzerinde hep konuşurdum
derya kuzularına kızardı kıyılara vuran intihar arifesinde
hâk ile yeksan edilmiş gidişlerinde