Ucube *Merküt
Hayal saçan nefesiyle dokununca boynuma;
Dilimleniverdi sanki ruhum
Büyülenmiş kasıklarımın tutuluyorken dili *üçüncü kez
*Üç kez
Fısıldayıverdi kulağıma mümkünsüz arzusunu bu kez;
-“Kapatma sakın gözlerini…
Kapatma sakın gözlerini…
Kapatma sakın gözlerini…”
.
.
.
Biliyoruz ki
Çözdüğümde saçlarının örgüsünü
Bahsetmeyeceğiz artık ayrılıktan
Tüm gece
Kulaç atıyor olacağız çünkü tuzlu derinliklerinde Manş’ın
Çıplak bedenlerimizi aydınlatıyorken Denizyıldızları
Öylesine kızaracak ki müstehcenliğimizden
Röntgenci ayın tombul yüzü
Kızışmışlığının renginden olacak ilhamını Enkebit’in yörük fesi
Biliyoruz ki
Ölüme b
aşkaldıran tenlerimizde terli birer anarşist olacağız
Her soluksuzluğumuzda dişetlerimizde düşlerimizi kanatan
Ense köklerimizde
Acımasızca
Tırnaklayacakken tüm kederlerimizi hoyrat gelişlerimiz
Keleşlerle tarayacağız masum şeytan uçurtmalarımızı
Mor semalarında meme uçlarımızın
Kanlı şizoid bir alfabenin içgüdüsel tekrar
O son iki harfi olacak şehvet iniltilerimiz!
Ve biliyoruz ki
Akıncı kavimler gibi ele geçirecek en sonunda
Bu vazgeçimsiz tutkumuz tüm kainatı
Kasıklarımızda çağlayan lav nehirlerinde yıkanacak
O günden sonra Ganj hacıları
Ab-ı Hayat akışkanlığına *dahi mutlak renk oluyorken nihayet Kızıl
Korkularından diz çökecek huzurumuzda amfibik melekler
*Dahi
Aşk ki;
İşlettiği tüm günahların affına dair manifestosu olacak Tanrının
Tek heceli anlamsız bir sözcük olmaktan çıkıp…
(Yıldıray Kızıltan)