hep soru işaretiyle bitiyor
gözlerinde kurulan cümleler
susuyorsun
bir yargıç
bir avukat
bir savcı
bir cellat oluyor
yüzünde değişip duran resimler
sessizliğe çarpıp dağılıyor
endişeyle döktüğüm
kırılgan kelimeler
susuyorum
kapalı bir mağara ağzı dudakların
açıl susam açıl diyor
çaresiz çocukluğum
ki o da biliyor
açılsa bile/ bizi
kaygı kılıcını çekmiş
tereddüt kuşanmış
kırk harami bekler
yine de
açıl susam açıl bre
ki bitsin bu / hükmü çoktan verilmiş
bir infazı aklayan
göstermelik celseler...
sessizliğin ipi boğazında
aşkın
kalem kırıldı
söz celladın
susalım