bir zamanlar
mavi çocuk diyarında
gencecik iki yürek vardı
................mutluluğu arayan
çok eski bir patika yolu ayıran
taşlarından sekip geçtikleri ırmağın
kenarında boy vermiş kızıl ağacın
vaktiyle omuz dayadıkları gövdesinden
konuştukları
............gülüştükleri
........................öpüştükleri yerden
şimdi balta sesleri geliyordu...
şimdi o kızıl ağacın gövdesinden;
.................dokuz tahta yapılıyordu.
öyle çok konuşmuştu ki zaman,
..................şimdi herkes susuyordu.
evin tam ortasında
aşk;
hiç kaldırılmamış tabutun içinde,
çürüyen bir ceset gibi duruyordu.
hiç kimse dokunamıyordu,
.....................dokunsa da yalnızlık.
ve ölenle ölünmesede,
....................yaşanmıyordu onsuz.
duruyordu
.........susuyordu
..................ağlamıyordu bile
ne cenaze sahipsiz kalıyordu
ne de toprak kabul ediyordu.
korku yürekte hüküm sürse de
eline kan bulaşmış olsa da
her sabah yıkanıp, temizlenip
............................aklanıp
bir katil marifetiyle
...........öldürdüklerini seviyordu
ve hayatın düşmanları
yüzsüzlüğünü güya belli etmeden
o
aşkın cenazesine gidiyordu...
bu ceset kabinde ölüm nafile
hiç söz düşer mi böyle gafile
kızılmaması gerektiği gibi azraile
kız/mı/yordu yüreğine
kadınca duygularda
görmüyordu
........duymuyordu
.................aldırmıyordu içinde
Meryem ana edasıyla,
.....kalbindeki mezarı süslüyordu
manastır yolundan kasabaya,
...o
aşkın cenazesine gidiyordu
oysa
evin tam ortasında
...................
aşk;
hiç kaldırılmamış
...tabutun içinde
çürüyen bir
......ceset gibi
.........duruyordu...
...