Aşka düşen öyle ki,
aşkını gizleyemez
Kâl diliyle değil de, hâl diliyle konuşur.
İstersen sende dene,
aşk, öksürük gizlenmez
Kâl diliyle değil de, hâl diliyle konuşur.
İçine kor düştü mü, o yakış kâfi gelir
Gök gürler şimşek çakar, her çakış kâfi gelir
Fazla söze ne hâcet, bir bakış kâfi gelir
Kâl diliyle değil de, hâl diliyle konuşur.
Her hâlükârda vurur, âşıklar
aşkın dışa
Yârini görür görmez, birden olur dört köşe
Pervâneye dönerek, kendin atar ateşe
Kâl diliyle değil de, hâl diliyle konuşur.
Onların gönlün çelen, bir turalı beliktir
Belki de göğsünde ki, düğmelenen iliktir
Âşıklar pek konuşmaz, bu da bir deliliktir
Kâl diliyle değil de, hâl diliyle konuşur.
Aşkı çalıp söyleyen, teller yalan söyler de
Kokun getirdim diyen, yeller yalan söyler de
Beden yalan söylemez, diller yalan söyler de
Gerçek âşık odur ki, hâl diliyle konuşur...
28/10/'11
Hanifi KARA