Bembeyaz şahikaya imrenirdi sedefkâr
Arusek tül perdesi yamacını gizlerdi
Fecre al, akşama mor sisle çökmeden efkâr
Gündüz Güneş, gece Ay kıskanarak izlerdi
Buzulları çözüldü, şimdi yitik zarafet
Alev soyundu peri; ferman yazdın bir afet
Bembeyaz inci teni, kıpkızıl yakut kanı
Bir gamzelik gülüşün değilse itiraf et
Depremle göçürmeden, tufanla savurmadan
Nasıl çöker karlı dağ, fiske bile vurmadan
Vurmadan pençesini hıncı dinmiyor niçin
Hüzünsüz sevda olmaz derler ezelden beri
Afetlere gerek yok; dağları yıkmak için
Aşkın büyülü gücü yeter de artar peri
Suskun volkan sinemde uykusundan uyandı
Mısralar can evime lâv seliyle dayandı
Peri tebessümünde gizli kalmasın sakın
Şiirleri yazarken kalemin ucu yandı
Ne cevherler eriyor bakıp böyle ahenge
Bir eşin bulunmuyor kimi vursam mihenge
Mihenge bakakaldım; yıldızlar gözden kayıp
Ah düşürmüş simana, sil hülyamın gelini
Elini uzatsaydın ömrümü hiçe sayıp
Canımla ödeseydim vuslatın bedelini
Göğsümde çarkı dönen çelik sesli sarkacın
Kahır saatlerinde demlendi buruk acın
Kül etmeden bırakmaz demişlerdi yakanı
Kollarına düşerim ateşten bir kıskacın
Her akşamın ufkunda aynı hüzün serabı
Yarın çok geç olmadan dindir şu ıstırabı
Istırabı hecenin, hıçkırığı aruzun
Mısralara göz attım sen süzüldün yasına
Derya derinliğinde, ırmaklar kadar uzun
Hasretinle taşındın şiirler dünyasına
Hangi tılsımın gücü
aşk bozuyor ezberi
Gizli kıvılcımından alevleniyor geri
Yetmiş suyla yıkanıp gelen ateşe bakın
Son kıvılcım elinden acze düşmüş zemheri
Hicran merhemi için meçhule bir seyahat
Çileli
aşk yoluna nasıl da düştüm heyhat
Heyhat; felek zamansız bildirdi azimeti
Yolun ufku bulutlu, alev kül ve dumandan
Yenilginin zehrinden tadarak hezimeti
Nasıl çöktü önünde o muzaffer kumandan
Aşkın yenilmez gücü; ne şah dinler ne vezir
Tek kıvılcım sıçratmış kezzap kesilmiş bezir
Adı: Hicran ateşi, hem gizli hem aşikâr
Külüne güç yetirmez diyorlar meddülcezir
Firakın bîzarıyım baş eğdim gelen emre
Üşüyorum nedendir gönlüme düşen cemre
Cemre denen gizli kor, yakarken sol yanımı
Sanki arasındaydı kâlbim çekiçle örsün
Çileli
aşk yolunun müphem değil tanımı
Yolcu geri dönemez adım atmaya görsün
Zincirlenmiş dağları kader ferman buyurdu
Volkanları püskürse bahtım gene uyurdu
Alev avcı kesilmiş, yüreğim yanan şikâr
İçin için yanarken kimseye mi duyurdu
Sevda kime acır ki kurumuş insaf ile
Dağları aşmak yetmez vuslat hâlâ nafile
Nafile bir yolculuk, dinmez vuslat özlemi
Ardımda ahlı bulut, önümde azgın nehir
Nasıl anlatsam bilmem, kalemle mi sözle mi
Bir tek
aşkı bilirim zakkumdan beter zehir
Yorgun kulaçlarıma anafor vermez aman
Buruk kaldı sevincim, nehir dağından yaman
Serapların peşinde yitirdiğim dirayet
Bilmem ki hangi yıla mührünü vurdu zaman
Rabbim; bu nasıl kader, alevden peri yarat
Yüzünü bir kez göster sonra yıllarca arat
Arat ki çilem dolsun azat edilsin köle
Aştım, aşılmaz denen zirveleri ummadan
Bulutlardan süzülüp hayalin düşmüş göle
Gene kurtaramadım bedenimi hummadan
Dağları aşmak yetmez vuslatsa eğer niyet
Fizan sürgünü bekler, ödenen ağır diyet
Vahayı ziyan sayar, çöldeki güneşi kâr
Budur
aşka kayıtsız ve şartsız teslimiyet
İlaç aciz ilaçtan, hekim muhtaç hekime
Gelen humma ateşi bana değilse kime
Kime anlatsam bilmem şaha kalktıkça hüzün
Hele efkâr bulutu tepemde kaynasın da
Sen hüznümü o an gör, bana yasaklı yüzün
Seraplarda solarken suların aynasında
Çölü sorarsan peri; âşıklara bayılan
Gece soğuk bir akrep, gündüz yakıcı yılan
Dolunaylı bir gece yıldız kayarsa şayet
Çığlık kopar Ayyuk'tan, gökyüzüne yayılan
Zincirlenmiş zamandan kaç yıl oldu yaklaşık
Tek halka kıramadı; umutsuz, bitkin âşık
Âşık çölde yaralı; sitem etmez, yalvarmaz
Bilinmez ki kaç gece dökmüştür ecel teri
Gönül yarası diye kimsenin eli varmaz
Lokman sürmez merhemi, tabip vurmaz neşteri
Kalemin göz yaşıdır feleğin başarısı
Yüzümün son rengidir bal mumunun sarısı
Bir efsane yaşandı, öldü derler nihayet
Yıldız yağmuru başlar o gecenin yarısı
Özlemi dile getir; kalem, son bir cümle yaz
O dağı düşledim hep, şahikası bembeyaz
........
Bembeyaz inci teni, kıpkızıl yakut kanı
Peri tebessümünde gizli kalmasın sakın
Kül etmeden bırakmaz demişlerdi yakanı
Yetmiş suyla yıkanıp gelen ateşe bakın
Adı: Hicran ateşi, hem gizli hem aşikâr
Alev avcı kesilmiş, yüreğim yanan şikâr
Serapların peşinde yitirdiğim dirayet
Vahayı ziyan sayar, çöldeki güneşi kâr
Dolunaylı bir gece yıldız kayarsa şayet
Bir efsane yaşandı, öldü derler nihayet