Ne yalvarmanın anlamı kaldı,
Ne de yakarmanın
Bir defa mahşere gitmiştik sevgili,
O sırattan geçilecekti
Sevda için ne yaptınız diye sormaz mı bize
Aşkın imtihan melekleri?
Benim içim rahat,
Aşkım da platonikti özlemim de
Zaten sevmeyen birisi,nasıl özlerdi?
Nasıl özler de şiirler yazardı ardın sıra
Tıpkı başı sonu bilinmeyen bir mezara,
Gönülsüz giren toprak misali,
Nasıl kafa tutardı Zeus'tan Sezar'a
Ne gelmenin anlamı kaldı
Ne de kalmanın
Geldiğinle kaldığın süre zarfında
Sigaramın sonunu bile göremiyorum ki kadın
Tadım tuzum yok,dilimde söz sitemden gayrı
Gül gül olamayacaksa,daha goncayken solmalı
Yağmur yağmıyor diye kızma ey gönlümün çorak tarlası
Bulutta iş yoksa suçu Mikail'e mi atmalı?
Hangisine yanayım?
Bir urganı boynuma sardığına mı
Yoksa ayaklarımı taşıyan tabureye ayrılık çarpmana mı
Hangisine inanayım?
Gidişin sevmedi diyor,
Giderken iç çekişin sevdi
Galiba gidişin iç çekişinden daha dürüst sevgili
Ne konuşmanın anlamı kaldı
Ne de susmanın
O son "kendine iyi bak" dediğinden bu yana,
Ben kendime iyi bakmadım
Bakmadım ne yalan çıksın dilimden
Saçlarım daha çok döküldü,sakallarım daha gür
Ve seninle hapsettiğim mutluluk,şimdi özgür
Bir "biz" olamadık seninle ,
Bir biz çağlayamadık gürül gürül
Ne gülmenin anlamı kaldı
Ne de ağlamanın
Ben seninle gülemeyişimin açığını
Sana ağlayarak kapattım
Ne zaman ki gözlerimin isyanı ulaştı doruğa
Bütün ahlarımdan bir tesbih yapmak istedim sana
Yapamamış olsam da
Çünkü ne ahlarım kadar boncuk,
Ne de tüm ahlarımı dizebileceğim uzunlukta bir ip yok bu dünyada
Şimdilerde sen izin vermemiş olsan da bana,
Mutluluk diyorum,belki,
Belki sıradaki dünyada