sabah, yorgunluğa açıyor gözlerini
dilinde kırık dökük kelimeler
hüznünü taşıyamayan rüzgâr
birer birer kapatıyor kapılarını
her kapıda gitgide azalıyor büyü
hangi dili konuşurduk ki, biz önceden?
aramızdaki suskuda, bu yabancı dil
nerden/neden konuşamıyoruz, neden?
kıble şaşmış
aşkımız
ruhu sökün etmiş sanki bedenden
b
aşka b
aşka dünyalardayız
nefesinde hayat bulan
renkler, şarkılar, her ne varsa siyahı kuşanmış
ellerimiz uzak değil oysa
üzerimize ağır uykular çökmeden
yalnız bir tek dokunuş/la
kör bakmadan, karanlığı yarar, ruh üfleyebiliriz bu
aşka
yeniden/ yeşerebilir sevgi çiçeklerimiz...
nâfile miydi verdiğimiz bunca nefes
nede...
...
Yazarın Notu: " rüzgâr,
aşkımı kucağına alsa
dağları tepeleri aşsa
saçlarına ulaşsa "