Bir kenti en yalnız yerinden ateşe verir.
Yüreğimdeki yangının adı olur gidişin.
Tutuşur aynada bıraktığın yüz.
Küllerin siyah rengidir
Dudağına sürdüğün karanlık
Unutmak yıllar alır, sevmek bir anlık.
Sevgisiz bakışlarında güllerin soluşu kadar
Uçurumdur gidişin intiharları okşar.
Şimdi ellerimde ucube bir yalnızlık
Sol cebimde umut kırıntıları
Sallanır durur bir mum gecenin ayazında
Üşür ilk defa
aşk, Fuzulisiz mısralarda
Senden b
aşkasına sürgünüm,
Senden sonrasına mahkûm.
Oysa kuşların konduğu dallarda
Güvercin olurdu yüreğim
Kanadımda seni taşırken
Bulutların beyaz eldivenlerinde
Maviyi serbest bıraktım gökyüzünde
Gözlerin çaresiz bana bakmadan solacak
Ben ipe dizeceğim kirlenen geceyi
Sen olmadığın akşamları…
Denizde yağmur dağlarda rüzgâr
Benim hasretim yokluğun kadar.
Ve seni özlediğim geceler şahit,
İçimde biriken boşluğuna
Birde zulamda akmaya hazır gözyaşlarım
Bakışımda alevlenir hüsran karası bir yangın
Hayaline sarılırken üşüyorum artık
Ellerini arıyorum boşluğunu kanatan şarkılarda
Yüzümde tebessüme zincir vururken gitmeler
Ben ağlarken konuşamam
Susuşumda güneşe benzer batmalar
Gecenin suskun gölgeleri karışır
Saçlarımdaki haykıran beyaza.
Dumanı tüter hicranı ateşleyen ayrılığın
Firari duygularım tutuklu en mahrem yalnızlıklarda
Ben bir gün gidersin diye gözlerine şiir yazmadım
Seni sonsuza kadar sevmek için açtım yüreğimi
Ne hazindir güle düşen çiy damlası olmak,
Sana uzanırken fecrin göğe çalan mavisinde
Yıldızsız ve ışıksız kalmak.
Oysa soylu bir gelincik kadar narin,
Gülüşün benim olur sandım
Şimdi gitmek mi dilinde söylediğin türkü
Yoksa ben miyim? Yollarındaki karaçalı
Öyleyse sevme, ayrılık çıksın bu
aşkın son falı
24 09 2008
Hüseyin Özbay