Yalnızca ölümler topraktan sulanmaz.
Ağladıkça kaderde nice yıldızlara mahkûmdur acı.
Düş desen evrenin müdavim kuyusunda sahne alır.
Sen ile ben,
Düşüncenin kendini var etme eğilimi.
Üzerime düşen,
Senden düşen yıldız taneleri.
Gel açıma, gel düştüğüm enkaza.
Süpürülmüş ruhlar göreceksin, odam siyah.
Ruhum daralmış, sokağın ucunda iki aşık.
Koldan kola söylenen şarkılarda batıyorsa güneş.
Senin gülüşünden artıyorsa benliğim,
Sürdür kavganı nefretin dönüşümüne.
Devamına hasrettir ayrılık.
Kendisini yakan siluettir tutku bakışı.
Arala,
Ne duruyorsun arala ruhunun giysisini.
Çıplak avuçlar ne kadar saklar kaderi.
Çizildik, yürüdük Tanrı'nın ellerinden.
Bir tokalaşma sanatıydı, seni anlamlandırmak.
İlk görüşüm ezelden beri ikamet eder de,
Ben her defasında yeni tanımışçasına patlarım.
Böyle sevmek gelirdi içimden.
Babam böyle severdi annemi.
Gördüğüm, yaşadığım, ey filizlendiğim tohum.
Yaksan da dallarımı,
Yine sana alçalacaktır söğüt gölgem.
Türeyecektir, öpüşmenin hacimsiz dokunuşu.
Uçacağız, günü geldiğinde kanatlanacağız
aşka.
Sonu ne olursa olsun,
Biz ölümün devamında.
Ne kadar ölsek de,
Aşkımız ölümsüzlüğü bile susatmakta.