Ey sultan-ı Leyla
Ey uzun gecenin kızı
Binlerce Mecnun’un kalbi ile
Binlerce çöl geçerek geldim sana
Ne ayaklarımın kumda yanması
Ne yorgun düştüğümde şahdamarıma akreplerin dayanması
Hiçbir şey durduramadı senin gözlerinle efsunlanan bedenemi
Kutlu sarayının rengine göz sürmeye
Saçlarından süzülen yağmur damlalarında yıkanmaya geldim
Aşk seninle kutsanmış diyorlar
Mecnun senin nefesinden çıkan rüzgârmış
Öyleyse bir nefes ver çöl yorgunu yüreğime
Ver ki dökülsün üstümdeki çöl kumları
Ver ki suretim nefesinde yeni bir bahara uyansın
Kutsanmışlığınla kutsanmaya
Yeni bir tarih açmaya
Yeni bir
aşk-ı efsane olmaya geldim ben sana
Aczimi bağışla...
Tutabilseydim ve kudretim olsaydı eğer
Yıldızları toplar, güneşi avuçlar
Bırakırdım ayaklarının dibine
Ben yapabileceğimi yapıyorum
Yüreğimi bırakıyorum onların yerine
Ey sultan-ı Leyla
Ey uzun gecenin kızı
Binlerce Mecnun’un kalbi ile
Binlerce çöl geçerek geldim sana
Attığım her adımda sen vardın
Şahittir çöller, şahittir
aşk-ı melekler
Aşkın bir mahşeri varsa eğer
O mahşerde anlatılacaktır sana…
Hiçbir nefesim sensiz değildi
Çünkü aldığım her nefeste çöller önümde eğildi
Hiçbir gözyaşım sensiz değildi
Çünkü düşen her damla çöl kumlarına değdi
Değdiği her kum tanesi bir
aşk-ı maviydi
Kumları ehil eden gözyaşımla geldim sana
Diyorlar ki!
Aşkın dört mevsiminden biri seni aramak
İkincisi seni bulmak
Üçüncüsü sana beni sunmak…
Dördüncüsü yaşanmamış,
O Leyla’nın yüreğinde gizli,
O sadece yüreği Mecnun’ların mevsimiymiş...
Üç mevsimi geçip
Dördüncü mevsiminle kutsanmaya
Ben sana, beni bulmaya
Ben sende, beni bulmaya
Ben sende, Mecnun olmaya geldim
Leyla’m ol, Mecnun'un eyle
Aşkınla kutsa beni
İhsan TURHAN