Yaz yağmurlarından arta kalan bir ebemkuşağı altında
duaya duran ümit dolu eller uzanır semaya
Kirlenmiş karalanmış sayfaları üfürmekle mi temizleyeceksin
Hayret
Dokundur lisanını duayı
aşka
utangaç bakışlarından süzülsün alevlere perde akışlar
Yakar mı ateş nedamet ile zaten kavrulan bakışları
Nasıl bir dünya çiğ insanların elinde ekmek arası hayat
kırıntılarla beslenen serçeler gibi ürkek uçuşlarım
Sessizlik ruhumu okşayan bir meltem esintisi gibi
Ölüm mü bu yürüyüş?
Seyyarelerin nuru
vesvese fısıltılarını silip geçer
Yürek döküntülerini süpürür rüzgarlar
Af kapısına dokundur günahkar hallerini
boynu bükük
Açılır gecenin gizinde perdeler
sırlar çözülürken aynalara yansır
temiz sözler
Ölmeden ölmeyi seversin
okşar tenini gül kokulu iklimler
Yükselirken ruhun vakit ikindi
temaşa ederken batan güneşi
umut ufukta doğar aç gözünü
Yumma gözlerini dökülür kirpiklerden ağıt
basiretin toprağa eğilirken zerreleşirsin
Özlemle kavuşursun türaba
bak ayağının altında ezilirken
elem duymuş muydu toprak
Nöbet sırası şimdi sende
haydi tebessümle öp toprağı sür alnını secdeye...